Fizik Nedir? (Bölüm 27)

Kopernick-Kepler-Galileo üçlüsü ve sonrasındaki Fizik-10

1896 yılına gelindiğinde ise, 1789 yılında Martin Heinrich Klaaproth (1743-1817) tarafından keşfedilmiş olan ve 1841 yılında da Eugene-Melchior Peligot (1811-1890) tarafından izole edilen, uranyumun radyoaktif bir element olduğu Henry Antoine Becquerel (1852-1908) tarafından belirlenmiştir. 1898 yılında Pierre (1859-1906) ve Marie Curie (1867-1934) çifti radyoaktiviteyi atomik boyutta çekirdeğin ışınlar yayarak bozunması olarak tanımlamıştır. Bu çok güçlü ışınıma yönelik çalışmaları ile Curie çifti ve Becquerel 1903 yılı Nobel Fizik ödülünü paylaşmıştır. Curie ve Becquerel radyoaktivite birimi olarak kullanılmaktadır. Radyoaktivite konusunda çalışmalarını sürdüren Madam Curie radyoaktif radyum ve polonyum elementlerinin keşfinden dolayı ise 1911 yılı Nobel Kimya ödülünün de sahibi olmuştur. Böylece Madam Curie iki Nobel ödülüne sahip ilk bilim insanı özelliğini de kazanmıştır.

1897 yılına gelindiğinde Sir Joseph John Thomson (1856-1940) katot ışınlarının deney yapılırken kullanılan maddeden bağımsız olduğunu ve bu ışınların özdeş olduğunu ortaya koymuştur. Thomson’a göre deneylerde ortaya çıkan katot ışınları bir ışın değil eksi yüklü taneciklerdir. Buradan yola çıkarak da bütün elementleri oluşturan taneciklerden birisinin eksi yüklü parçacıklar olduğunu ileri sürmüş ve bu eksi yüklü taneciklere ‘elektron’ adını vermiştir. Ayrıca bu deneyde Thomson elektronun yükü ve kütlesine ait verilere de ulaşmıştır. Devamında üzümlü kek adıyla da anılan atom modelini (pozitif yükleri kek hamuru olarak kabul ederek tıpkı üzümlü kek içindeki üzümler gibi elektronlar da atom içine rastgele dağılmış gibi kabul edilen model) önermiştir. Thomson elektron ile ilgili çalışmaları sayesinde 1906 yılı Nobel Fizik ödülünü kazanmıştır.

Facebooktwitterredditpinterestlinkedinmail

Comments are closed.